2 Kasım 2012 Cuma

Kıyafet Seçerken Dikkat Edelim

Ayakkabı alırken dikkat edilmesi gerekenleri paylaşmışken, kıyafet konusuna da değinelim istedim. Aslında kıyafet ve ayakkabı seçimi son derece paraleldir. Şöyle ki, ayağınıza uymayan ayakkabıyı sırf moda diye almak ne kadar mantıklıysa, size yakışmayan ama yeni çıktığı için giymek istediğiniz kıyafeti almak da o derece mantıklıdır. Tamam alın madem, içinizde kalmasın ama lütfen eviniz, hatta odanız sınırlarında giyin ki, toplumda infiale sebep olmayın.:)
kıyafet-seçimi
Moda eleştirmeni değiliz ancak, göz var nizan var. Aşırı kilolu bir insanda çok dar bir kıyafet ne kadar yanlışsa, çok zayıf bir insanda aşırı bol giysiler de bir o kadar yanlıştır.

Benim özellikle bazı kilolu ve kısa boylu hanımlarda bir türlü anlayamadığım şey; bel hizasında üstler giymekte neden ısrar ettikleridir. Oysa kalçayı kapatan, kıvrımlara dikkat çekmeden bütünlüğü sağlayan giysiler her zaman daha hoş görünür. Tek renk maksi elbiseler de, zevahiri büyük ölçüde toplayacaktır.

Zayıf kadınlar ise vücutlarına uyan, annesinden ödünç almış gibi üzerinde eğreti durmayan giysileri tercih etmelidirler. Yürüyen çuvallara kimsenin tahammülü yok sonuçta.
kıyafet-seçimi
Kıyafet seçerken dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de dekolte ayarlamasıdır. Dekolte denilen meret, hassasiyet isteyen, güzel olanın ön plana çıkarılmasını amaçlayan bir detaydır. Tüm giysiyi dekolte haline getirmek ya da sırf dekolte giymek için yanlış giysiler seçmek davete katılanların toplu intiharıyla sonuçlanabilir(!) Kaburga sayısının ilan edilmesiyle, elbisenin her deliğinden bir dirhem etin pırtlatılması arasında pek de fark yoktur. Dekolte düz mantıktır, kabaca "neresi güzelse orayı göster" olarak da özetlenebilir. Ama bundan, güzel olan her yerin aynı anda gösterileceği anlamı da çıkmasın. Sırt dekolteniz varsa göğüse gerek yoktur. Göğüs varsa, bacak dekoltesi ölçülü olmalıdır. Kaliteli ucuzluk pazarda geçerli olabilir ama bir gece davetinde asla!!!
kıyafet-seçimi
Enine-boyuna çizgililer şöyle, ekoseler böyle gösterir klişelerine hiç girmeyeceğim. Zira ortada daha vahim bir durum var; skinny jeans! Aman Yarabbi, Türk kadınlarının hepsi Kate Moss, hepsi uzun, hepsi ince ve hepsinin sırım gibi bacakları var sanki. Tıpkı uzun ve ince kadınlar baz alınarak üretilen babetlerin kısa ve şişman kadınlarca daha çok sevilmesi gibi, skinny jeans de en çok kalın bacaklı, yapılı kadınlar tarafından  tercih ediliyor her nedense. Hele bir babet ve skinny kombinleri var ki, evlere şenlik! Hayır, neden zorluyorsun? Bol, dökümlü, üzerine yakışan bir pantolon giysen, kan dolaşımın hızlansa, az oksijen girse vücuda, güzel olmaz mı?
kıyafet-seçimi
Skinny jeanden bahsetmişken, ayak bileğinin biraz üzerinde biten taytlar için de aynı kurallar geçerli. Orta uzunlukta bir üst ile kombinlendiğinde hoş bir etki bırakırken, belde biten bir body ile duble felakete yol açabiliyor. Tayt gibi dar parçaların yakışması için yalnız zayıflık yetmiyor, biçimli bir vücut da şart elbette.
kıyafet-seçimi
 Fazla kiloyu kimse taşımak istemez ama her zayıf da güzeldir diye bir şey yok, içiniz rahat olsun. Örneğin geniş basenli ve ince bacaklı bir kadının pantolon giymesi her zaman doğru bir tercih değildir. Bacakların çarpık olma ihtimalini saymıyorum bile:)

Başlık kıyafet seçimi ama görüyorsunuz, zayıf kadınlarda sorun olabilecek bir iki mevzu varken, kilolu hanımlarda sorun oluşturan pek çok detay var. İşin özü şu; madem o kiloları alırken dikkat etmedin, bari giyinirken dikkat et. Tamam sağlık problemi olur, hormonlar zıplamıştır kabul ancak, genetik kodumuz da ortada neticede. Kilo almaya, hem de hepsini sanki başka yer yok gibi kalçaya ve göbeğe almaya meyilliyiz. Büyük büyük halamızın kökleri de Rusya'ya dayanmadığına göre, kusurlarımızı şıklıkla kamufle etmeyi öğrenmeliyiz.

Peki sizin gözünüze takılan, sinir olduğunuz veya "evden çıkarken hiç mi aynaya bakmamış?" dediğiniz yanlışlar neler? Kim, neyi, nasıl giymeli size göre?

8 yorum:

Narsistanbul dedi ki...

komik yazıcam diye çuvallamışsınız...

Gulsen dedi ki...

Bahar'cığım ben de gelinliklerde özellikle son dönemde artan göğüs dekoltesini çok ayıplıyorum. Masum ve romantik gelinlikler görmek isterdim şahsen.

nurtenbegendi.blogspot.com dedi ki...

İnsanın kendine yakışanı bulması için önce kendi vücudunu tanıması gerekiyor. Bu bir çeşit prensi buluncaya kadar bir sürü kurbağayı öpme hikayesidir aynı zamanda. Kimi insan daha ferasetlidir, erken sezer kendine yakışanı. Bunun resim, müzik yeteneği gibi Tanrı vergisi bir yetenek olduğunu düşünüyorum:) Kimi de çöpten adam çizemeyen bir yeteneksiz gibi ilelebet giyinmeyi beceremeyecektir. Ama bunda moda sektörünün de kabahati yok değil. Ülkemizde bir beden ölçüleri standardı yok, herşeyden önce. Gardrobumda 42 beden kıyafetim de var, 44 de, 46 da. Ben kaç bedenim bilmiyorum. Hani kocam şehir dışına çıksa, (mümkün değil, olmaz ya) bana bir elbise alacak olsa, hangi bedeni alacak? Aşk kaç beden giyer acaba:)
Moda diye bütün markalar aynı anda, asker üniforması gibi düşük belleri piyasaya pompaladığında, üzerimize alacak alternatif bir orta yüksek bel bulamıyoruz. Ortalıkta dolaşan göze gönüle zarar hatuların bir kısmı, azıcık da mecburiyetten bu kılıklara bürünüyorlar. Bu mecburiyeti hissetmediği halde, üniformalarına dolanan diğerleri ise sürü psikolojisiyle sisteme dahil oluyorlar. Ayrıca modacıların kadınlardan öc almak istediklerini düşünüyorum. Belki bir kadın, bin yıllar önce bir terziye, etine iğne batırdı diye kızmıştır da, o da öfkesini genlerine işlemiştir. İşte o gün bu gün giyim sektörünün diken kısmı, giyen kısmını madara etmek için sürekli, sistemli ve istikrarlı bir şekilde çalışmaktadır:) Bir de tezgahtarların gazına gelmemek lazım. Sanırım senin fotoğraflarını yayınladığın ünlülere, biri bu püf noktasını vermemiş:))
Yeterince kafa ütüledim galiba, sevgiler gönderiyorum.

Adsız dedi ki...

Nurtenciğim, yerden göğe kadar haklısınız.
Kendini bilen ve bilmeyen karıştırılmamalı ayrıca.
Galiba en iyisi dikiş ve modelleme öğrenmek.Sevgiler.

bahar006 dedi ki...

Küçük Kara Balık, siz yenisiniz galiba, hoşgeldiniz. Beni ya da yazaılarımı tanımadığınızı anladığım için kullandığınız argo kelimeyi, tamamen aldığınız terbiyeye bağlıyorum.Yoksa blogumuza gelip damdan düşme yorum yapma cesaretini nerden bulduğunuzu, bu gereksiz samimiyeti neye borçlu olduğumuzu sormak zorundayım. Ama eleştirinizin aksine yazımın tam olarak amacına ulaştığını düşünüyorum ki, siz yaratıcılıktan uzak eleştirinizi yazarken bile benim yazımda geçen kelimeyi kullanmışsınız. Bir de sanırım yazı sizin çoook derin yaralarınızı deşmiş olmalı ki, böyle bir yorum yapmak için vakit harcamışsınız. Üzüldüm, çünkü boşuna zahmet etmişsiniz. Yazılarımı okumak zorunda değilsiniz. Bir de komik olmaya çalışmak benim işim değil.Amacım yanlış giyinen insanlara biraz farkındalık kazandırmak, okurken de gülümsetmek. Komiklik arıyorsanız size göre bir site mutlaka vardır. Kusura bakmayın ama eleştiri böyle yapılmaz. Edebi bilginize ya da tahsilinize güveniyorsanız gelir şuralar yanlış, şöyle yazılsa daha iyi olurdu diye yapıcı eleştirinizi yapar ve gidersiniz. Sizin sözleriniz ise düpedüz terbiyesizlik. Negatif tavrınızdan dolayı, bu sizi ilk ve son olarak uyarışım ve ciddiye alışımdır. Bilginize.

bahar006 dedi ki...

Sevgili Gülsen, Sevgili Nurten, Sevgili Beste, vakit ayırıp okuduğunuz ve değerli düşüncelerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Sevgiler...

fimofimo dedi ki...

Bahar'cığım böyle yorumlar zaman zaman oluyor maalesef,biz demiyoruz ki yazdığımız her yazıyı beğenecek yada onaylayacaksınız yada hep ay çok güzel olmuş diyeceksiniz ama laf 9 boğumdur 8 ini boğup birini söylersin.ayrıca dediğin gibi beğenmediğin tarafı şöyle olsaydı daha iyi olurdu şeklinde yapılan yorumlar bizi zaten kırmıyor,aksine ben memnun oluyorum,o şekilde düşünmeme sebep olduğundan.böyle şeyler hevesinizi kırmasın lütfen ,her daim sizin yazdıklarınızı okumayı seven biz arkadaşlarınızı çok fazla bekletmeyin,sevgilerimle...

bahar006 dedi ki...

Fimocum, yazıya eleştiri yapmak yerine bana ancak çok yakın bir arkadaşımın konuşacağı tarzda hitap edilmesine benim kızgınlığım. Herkes haddini yerini bilecek ki, bildirmek zorunda kalmayalım, değil mi? Yoksa, dediğim gibi benim yazılarımı herkes eleştirebilir ancak belli bir bilgi birikiminin üzerindeki insanların yorumunu ciddiye alırım. Ağzı olan konuştuğu için bu elemeyi herkes yapmak zorunda zaten. Nedesemin de izleyici kalitesi, normalin üzerinde, gayet elit bir kesim olduğundan, mahalle ağzıyla argo kullanılarak yapılmış bu pespaye yorumu görünce sinirlendim sadece. Yazmaya elbette devam canım, ilgin için de teşekkür ederim.